parıltı

yalnızlıkla aşk birbirine zıttır aslında.
bu tezat içerisinde bu kadar karmaşa ağır gelir ruha.
tutunmaya çabaladığı dalların kaygan oluşu,
daha da çok yorar insanı..
..
aşk bedene düşünce sonbahar gibi hissederim hep,
ne zaman aşk duygularım kabarsa,
ya sonbahar geliyordur ya da sonbahardır..
ortası hiç olmaz..
..
havaların düzensizliği belki beni bu duygulara iten,
ya da artık kontrol edilemeyen bir ruha sahip olduğum gerçeği.
bilmediğim bütün çizgilerin üstünde yürürken,
susmaktan yorulduğum noktalarda nefesleniyorum.
..
bilmiyorum.
fakat etrafımda hiç aşk yok seziyorum.
bu beni ürkütüyor bazen,
ama susmak daha kolay geliyor..
..
çok sevdiğim bir söze rast geldim geçen,
“Hiç dokunmadığın birine âşık olabiliyorsan,
sen aşkı yaşamayı hakediyorsun arkadaşım..!”
diye Can Dündar tarafından yazılan..
..
belki de o yazmamıştır..
ama kim yazdıysa elleri öpülesi.
..
hissettiğim bu durum, yaşadığım bir yanılsama sonrasıydı,
ben mecnun olmuşum da, leyla yokmuş ortada.
aslında bu anlamda inancım kalmadı hiçbir insana,
uzaklaşma sebeplerinin biri de bunun arasında..
..
aşkı hak edip, yaşamayan insanlarız biz.
hayvanlığın ortasında insan kalmanın ağırlığını taşıyoruz.
ve ağır geliyor, bunca haksızlık.
nefes alanımız daraldıkça daralıyor..
..
ben artık cümle kuramıyorum.
kalbim sızlıyor sadece bazı anlarda..
ne elimde kelime var, ne virgül, ne nokta.
bunca yalanların ortasında ruhum boşlukta.
..
ruhun hissettiği karşısında beyin karamsarlaşamaz,
inadına yürür o yolun karanlığını göre göre..
fakat bazı insanlar ne his bırakır, ne umut.
beyin ortaya girer her şeyi unutturur.
..
benim içimdekileri anlatmaktan dilimde tüy bitti,
bunca anlattığıma karşılık da herkes çabuk gitti.
öğrendiğim şeylerin ardında birini daha eklerken,
hızlı büyüdüm duygularımla barışıp erkenden..
..
ne insanlara anlatabildim aşkın gerçek yerini,
ne insanlardan anlaşılabildim anlamanın kıymetini.
ben yazdım, ben çizdim, ben yürüdüm, yaşlandım,
kocaman bir boşlukta yağmurlarda ıslandım.
..
anlatamadım kimseye içimdeki elmas kalbi,
her eline alan toza bıraktı yerini.
ne gelen anladı, ne giden kıymetini,
sadece parmak izleriyle doldu taştı üzeri..
..
ruhun kandırılmaya ihtiyacı varken inceden,
herkesin kendine ait planı varmış önceden..
yorgun bedenime hak getirmez hiçbiri,
bilirim dokunmadıkça ruhuma elleri.
..
..
yorgunum çok.
olmadığı kadar belki de..
..
içimde karışan dünya o kadar farklı ki,
geldiği şekilde akıtmayı seçtim hep..
..
beni anlamayacak insanların oluşunu kabullendim,
çünkü insanların benliğinin ilk sıraya yerleştiğini geç öğrendim.
kendinde olmayanı görmezmiş beyin kusur olarak,
benimkisi o hesap sanırım, yaşandıkça eğrildim.
..
ben hissetmeyi özlemişim, hoşlanmayı da.
o yüzden uzun zamandır ilk kez,
birinin gözünün içine baktım durdum galiba,
belki de bir daha hiç göremeyeceğim birinin.
..
bir başak olmayı o yüzden çok sevdim,
bazen hiç görmediğiniz birine,
bazen de hiç göremeyeceğiniz birine,
kimsenin duyamayacağı kadar ince duygular beslersiniz.
..
ne birisi anlar sizin ne hissettiğinizi,
ne de anlamaya çabalayabilir.
sadece siz bilirsiniz o sayılan tüm nefesleri,
bakarsınız öylece boşlukta süzülen gülümsemelere.
..
ah bu ben..
anlaşılamama içerisinde koşulan bu koca merdiven!
ne yürümekten bıktım,
ne de koşmaktan..
..
nedir kendime bu inadım bir bilsem,
bir görsem neyin bu kadar aydınlandığını.
nedir içimdeki bu sızının kaynağı,
nedir gözlerimi dolduran bu sabahın yalnızlığı..
..
bilmiyorum, ama özlüyorum.
bilmediği şeyler daha çok meraklandırıyor insanı..
karanlıktan aydınlığa geçemeden o yolda yürünen,
karamsarlık..
..
ah, ne güzel!
anlayan biri gelsin tutsun elimden,
razıyım yürümeye.
ama anlamazlar..
..
bazı insanlar ilgiyi çok sever,
ama ben sevmem..
benim beklediğim ilgi çok farklıdır,
görülmeyen ilgidir belki de..
..
çünkü şeytan ayrıntıda gizlidir..
ne ben melek gibi biriyim, ne bir başkası..
sadece seslendirmediğimi duyan bir nefes,
koca derdime adlandırdığım..
..
zor sanki..
anlamakta,
anlaşılmakta..
çok zor..
..
ben anlamayı bıraktım o yüzden,
umursamazlığı çok öğrendim bu süreçte..
ama o ilk günkü çocukluğuma dönüyorum,
doğduğum güne yaklaştıkça..
..
sevilmeden geçirilen koca bir ömür,
sevildiğini hissettiğin tek kişiyse,
aslında öyle biri olmadığı gerçeği.
o yüzden içteki saf aşk.
..
hala kimsenin dokunamadığı,
ve kimsenin dokunamayacağı o koca sonsuzluk!
anlatması ne kadar zor bilir misiniz?
anlatamayacağımdan değil, anlaşılamayacağından..
..
hayatımın özetidir aslında, hak edilenin yaşanmadığı hayat.
ve söylerim hep, hak edenlerin kazandığı dünyada yaşamıyoruz diye..
ellerimle kazıyarak hak ettiğim iki şey var,
birisi aşk, diğeri yalnızlık..
..
ikisi de dokunulmaz koca duvarlarla döşenmiş bir kale.
insanların gördüğü tek şey duvar olduğundandır belki de..
duvarın yüksekliğinden kapı kolları küçük gözükür,
o yüzden itip girmek kimsenin aklına gelmez..
..
o yüzdendir belki de bu şıpsevdiliğim,
küçücük anlara büyük hisler saklayışım..
karanlık gecelerden sabahlara taşıyıp,
minik yolculuklara katışım..
..
sevmeyi hayattan, aşkı ruhlardan öğrendim,
yalnızlığıysa insanlardan.
..
koca aylardır yazılmayan satırlar,
bir bakışla gökten yere aktılar..
anlata anlata bitmezmiş anladım,
ne dertmiş içime düşen bu yangınlar..
..
ilk kez güzel geçen geceye gün doğuyor,
özlediğim hislere kavuşmak güzel geliyor..
içimden geldiği gibi kendimle konuşmakta,
bir gülümsemeye yer alıp hislere kavuşmakta.
..
tek istediğim anlaşılmak bu hayatta,
ve bu yüzden anlaşılamadan gitmeyi de,
nefessiz kalıp büyümeyi de,
öğrenmem gerekti en derinden..
..
dinlenmek gerek artık gün doğarken geceye..
ufak bir huzur düşer geceden pencereye..

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

five + ten =